İddet Süresi Anayasa'ya Aykırıdır

İddet süresi, boşanma davasının kesinleşmesi sonrasında boşanan kadının yeniden evlenmek için 300 gün beklemek durumunda olduğu süredir. Bu süre kadının eski eşinden hamile kalmış olma durumuna karşın, yeni bir evlilikten doğacak olan çocuklar arasındaki soy bağını korumak amaçlı konulan bir süredir. Lakin hayatın olağan akışı ile uymamak ile birlikte Anayasa’ya da aykırılıklar bulundurmaktadır. İddet süresi, sadece boşanmış kadınlar için uygulanmakta, boşanmanın kesinleşmesinden hemen sonra erkeğin evlenmesi konusunda hukuki bir engel bulunmamaktadır. Boşanma davaları senelerce sürmektedir. Boşanma kesinleştikten sonra sadece kadının 300 gün gibi bir süreyi bekleme zorunluluğunun olması eleştirilmesi gereken bir husustur. İddet müddetinin sadece kadın için zorunlu olması Anayasa’nın 10. Maddesini ihlal etmektedir. MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Bu açıdan bakıldığında bekleme süresi uygulaması ile temel bir insan hakkı olan evlenme hakkı ertelenmektedir, insan haklarının doğasına aykırıdır. Bu uygulamanın daha üst nitelikteki yasalarla uyumsuzluğu uzun zamandır bilinmekte lakin hâlâ uygulamada tutulması; ancak ataerkinin sürdürülmesi, boşanma sonrası erkeğin ve kanun yapıcının bizzat kendisinin kadın üzerindeki denetiminin sürmesi ve erkeğin soybağının korunması açısından bir gereklilik olarak görülüyor olması ile açıklanabilir. Boşanma sonrasında sadece kadının bekleme süresine mecbur bırakılması kadını boşandıktan sonra dahi evliliğin sorumluluklarını yüklenmesine mahkum etmektir. Boşanma kararı alınmış evliliklerin çoğunda, eşler boşanma kararının kesinleşinceye kadar olan sürecinde de zaten fiilen ilişkilerini bitirmiş olmaktadır. Yıllarca süren boşanma süreçlerinde boşanan eşler başkalarıyla yeni ilişkilerde bulunabilmektedirler. Kadın boşandıktan sonra iddet müddetinin tamamlanmasını beklediği sürede yeni bir birliktelik yaşayabilmektedir. Bu birliktelikten dünyaya gelen çocuk iddet müddeti içerisinde doğduğu için gerçek babasının nüfus kütüğüne kaydolamamaktadır, çocuk için de hak kayıpları doğmaktadır. Buna karşın evlilik birliği içerisinde doğsa bile çocuğun babasının koca olduğu kesin bir karine oluşturmamaktadır. Günümüzde bilimin ilerlemesi sayesinde DNA raporlarıyla %99,9 soy bağının tespiti yapılabilmektedir. Hamile kalan veyahut doğum yapan kadın, çocuğunun babası olduğundan şüphelendiği kişiye karşı soybağı tespit davası açarak, çocuğunun babasını ilerleyen süreçlerde yine öğrenebilir. Sırf hukuki olarak evli olduğu süreçte doğum yapması halinde “koca”nın doğan çocuğun resmiyette babası olması konusunda mecburi bırakılması ne Anayasa’ya ne de hayatın olağan akışına uygun değildir. Detaylı olarak anlatmış olduğumuz üzere Türk Medeni Kanunu madde 132, kadının evlenme hakkını elinden alan, boşanmış olduğu kişiye bağlı olmak zorunda bırakan, bir taraftan da uzun zamandır birlikte olmadığı kadından doğan çocuğun babası olmaya erkeği zorlayan bir maddedir. Bu sebeplerle iddet süresine dair kanun maddesinin iptali gerekmektedir.

İLETİŞİME GEÇ!

GELECEK
DAVA SÜRECİNİZİ
BİRLİKTE YÜRÜTELİM.